Social Icons

Pages

6.17.2013

Otizm Nedir


Otizm yaşam boyu süren bir durumdur.Otizm her bireyi farklı düzeyde etlkiler.Otizm ömür boyu süren bir durumdur ama otizmi olan bireyler birçok beceriyi gerçekleştirebilir ve birçok şeyi öğrenebilirler.Otizmi olan bireyler insanlar duygularını,isteklerini,anlatmakta zorlanırlar.Yeni inanlarla tanuşmakta ve arkadaşlar edinmekte zorlanırlar.Diğer insanların ne düşündüğünü anlamakta zorlanırlar.Otizmin sebebi bilinmemektedir.Çocuğunuzun otizmli doğmasının sebebi sizin kötü bir ebeveyn olmanız değildir!
Bazı ailelerde birden fazla otizmli birey olabilir .Bu da otizmin genetik olabileceği sorusunu akııllara getirmektedir ve bu konuda araştırmalar devam etmektedir.Ama kesin olan şudur ki otizmin sebebi psikolojik bir durum değildir.Otizmi olan bireyler konuşamayabilir.Başka insanların ne söylediğini anlamakta zorlanabilir.Sadece en sevdikleri şeyler hakkında konuşabilir.
Diğer insanların söylediklerini taklit edebilir.Diğer insanların duygularını anlamakta zorlanabilir.Diğer bireylerin oyunlarına katılmak istemeyebilir.Her gün aynı şeyleri yapmaktan,aynı oyunu oynamaktan zevk alabilir.Otizmli bireyler için koordinsayon gerektiren aktiviteler zor olabilir.
Çatal kullanmak,makasla kesmek, bisiklete binmek ya da bıçakla kesmek zor gelebilir.Bir alanda matematik,sanat ya da dil gibi çok iyi olabilirler.Görsel olarak öğrenen bireyler oldukları için gözlem yoluyla başka bireylerin yaptıklarına bakarak yapılanı kolaylıkla öğrenebilirler.Bir aktivitede dikkatlerini toparlayıp yoğunlaştırabilirler.Otizmli bireylerde öğrenme güçlüğü olabilir.
Otizmli bireylerin %70-80'nin zihinsel engelli olduğu doğru değildir.Otizmli bireyler öğrenen fakat öğrendiklerini uygun şekilde uygulamakta sıkıntı yaşayan bireylerdir.Otizmli bireyler okuma-yazma öğrenebilir.

Otizm Belirtileri

Otizm, ilk belirtilerini erken cocukluk doneminde gosteren, norolojik temelli, ve butun gelisim donemlerini etkileyebilen bir bozukluktur. Tibbi literaturde Yaygin Gelisimsel Bozukluklar kategorisi altinda gecer (Gunumuzde ise daha cok Otizm Spektrum Bozukluklari terimi, en azindan akademik cevrelerde, daha revactadir). Otizm teshisinde, otoritelerce kabul edilmis uc onemli alandaki belirtiler goz onunde bulundurulur.
1- Insanlarla iletisim/etkilesimde bozukluklar
Ornekler:
a. Goz temasi kurmada zorlanma: Bazi durumlarda cocuk anne ile veya tanidiklarla goz temasi kurabilmesine ragmen, bu sorun daha cok yabancilarla kendisini belli eder. Yabancilarin varligindan rahatsizlik duyulur, ve cocuk bu rahatsizligini goz temasi kurmayi reddederek veya aglayarak, degisik sesler cikararak vs. belli eder. Otizm teshisinde, goz temasi kurmadaki zorluklar en onemli faktorlerden birisi olup, 1 yasindan itibaren varligini belli eder.
b. Iletisimin kalitesinde bozukluk:
- Siradan gelisen cocuklar, yaklasik 2 ile 3 yas arasi en basit tabiriyle "mis gibi oynama" diyebilecegimiz kurgusal oyun donemine girerler. Oyuncak bir muzu telefonmus gibi kullanma, oyuncak bebeklere oyuncak kaplardan yemek yedirme, oyuncak bir treni "cuf cuf" diyerek haraket ettirme vs. kurgusal oyunlara ornektir. Kurgusal oyun becerileri, otistik cocuklarda gelisimin hemen butun asamalarinda tamamiyle gelismemis olabilir, ve kurgusal oyun eksikligi ozellikle kucuk cocuklarda teshisin en onemli basamaklarindan birini olusturur.
- Iletisim bozukluklarina bir diger ornek, isaret parmagini islevsel olarak kullanamamadir, ve bu bozukluk 3 yas alti teshisinde en cok goz onunde bulundurulan belirtilerden birisidir. Yaklasik 1 yas civari cocuklar istedikleri veya ilgisini ceken seyleri isaret parmagi ile anneye veya cevresindekilere gosterirler. Isaret parmagi ile iletisim, dilin henuz gelismeye baslamadigi 2.5 yas alti donemi icin kilit onem tasir, ve otistik cocuklar siradan gelisen cocuklarin aksine isaret parmaklarini iletisim amacli kullanmazlar.
- Bir sey istediklerinde dil ile veya isaret parmagi ile ifade etmek yerine, daha cok annenin elini tutarak istedikleri seye dogru gotururler.
- Iletisim bozukluklarina bir diger ornek ise, insanlara ozellikle de yasitlarina ilgi duymamalaridir. Tek basina kalmayi tercih ederler, ve yabancilardan rahatsiz olmasalar bile onlarla ne yapilacagini bilemezler.
2- Konusma dili ve beden dili ile ilgili bozukluklar
Ornekler:
a. Konusma dilini edinmede gecikmeler gozlenir. Ailelerin dikkatini ceken ilk belirtilerin basinda gelir. Daha ilerki donemlerde konusma dili hic gelismemis olabilecegi gibi, sadece bazi bozukluklarla da kendisini belli edebilir. En onemli konusma bozukluklarina ornekler:
-Ekolali: Soyleneni aynen, vurgusuyla beraber tekrar etme. Mesela cocuga "Adin ne?" diye soruldugunda "Adin ne?" diye cevap verir. Ayrica televizyonda duydugu bir cumleyi veya repligi bir kac gun sonra aynen tekrar edebilir (gecikmis ekolali).
-Konusmada "sira alma" denilen, baskasi bir sey soylerken bekleme, ve kendisine sira gelince uygun bir sekilde konusma yerine, karsidaki insanin ne hakkinda konustuguna dikkat etmeden sadece kendi ilgi alanlari hakkinda konusabilirler. Baska bir deyisle, konusmalari tamamen baglamdan kopuk olabilir.
-Zamir kullanamama ya da zamir kullanmada zorlanma: Kendilerinden bahsederken "sen" , veya karsidaki insandan bahsederken "ben" zamirini kullanabilirler.
-Dili kullanimdaki esnekligin zayif olmasi: Kullanilan cumleler daha cok kalip niteliginde olabilir. Mesela aciktiklarinda "aciktim", "yemekte ne var" "oldum acliktan", "karnim zil caliyor" gibi ayni anlama gelebilen degisik ifadeler kullanma yerine, sadece "aciktim" gibi tek bir kalibi kullanabilirler.
b. Dilin pragmatik alaninda ya da beden dili kullanimiyla ilgili olan bozukluklar.
-Metaforik dil denilen, dildeki sakalari, ignelemeleri, esprileri anlamada zorlanma (mesela birisi "Bir yasima daha girdim!" dediginde karsidaki insanin dogum gunu oldugunu dusunebilirler).
-Beden dilini sinirli kullanim: Yuz mimikleri zayif olabilir. Beden dili baglamdan kopuk olabilir. Vucutta durus bozukluklari gorulebilir (surekli omuz kaldirma veya dusuk omuz gibi). Diger insanlarin beden dilini anlamada zorlanabilirler (mesela cocuk kalabalik bir ortamda uygunsuz davrandiginda, eger anne kas goz isareti ile bunu kesmesini ifade ettiginde, bu isaretlerin ne anlama geldigini anlamayabilir).
3-Steryotipik (tekrar edici) hareketler, belli bir rutine (duzene) siki sikiya
baglilik, degisik veya takintili ilgi alanlari
Ornekler:
a. Tekrar edici hareketler:
- Siklikla parmak ucunda yurume (daha cok uc yas alti cocuklarinda gozlenebilir)
- El cirpma, el sallama, her hangi bir nesne sallama, govdeyi ileri geri sallama, etrafinda donme vs.
- Oyuncaklarla, sinirli da olsa oyun kurarak oynama yerine, sadece belli bir parcasina takintili derecede ilgi gosterme. Mesela arabayi surerek oynamak yerine, tekerlekleri dondurme, ve bu harakete saatlerce bakabilme.
b. Belli bir duzene siki sikiya baglilik:
- Her zaman ayni yoldan gitmeyi tercih edebilir. Baska yola sapildiginda asiri tepki gosterebilir
- Evdeki degisikliklere (mesela tamirat, oda degisimi, esyalarin yerinin degisimi vs.) asiri tepki gosterme
- Yabancilara, misafirlerin gelmesine tepki gosterme
- Gunluk duzenindeki ufak degisikliklere tepki gosterme (mesela kahvaltiyi saat 8'de degil de 10 da yapmak gibi)
- Otistik cocuklarin buyuk kisminin beslenme ve giyim ile ilgili ciddi takintilari olabilir. Mesela sadece kirmizi ve turuncu yiyecekler yeme, sadece kati yiyecekler yeme, sadece 10 degisik cesit yiyecek yeme ve diger yiyecekleri kesinlikle yememe, sadece (kizlar icin) etek giyme pantolon giymeyi reddetme, kahverengi herhangi bir kiyafet giymeyi reddetme, mevsimsel kiyafet degisikliklerine tepki gosterme vs. vs.
c. Degisik, ilginc, takintili ilgi alanlari:
- Iletisimde ve dilde zorlanmaya ragmen, ozellikle gorsel hafizayla ilgili alanlarda bazi durumlarda yasitlarindan bile ilerde olabilirler. Haritalar, metro ve otobus guzergahlari, puzzle'lar vs. en cok ilgili olduklari alanlara ornek olarak gosterilebilir.
- Daha buyuk yasta ve daha ileri seviyedeki otistik cocuklar sadece bir alana takintili bir sekilde egilebilirler (bilgisayar, dunyadaki farkli turdeki kuslar, arabalar, araba parcalari, ulkelerin baskentleri ve cografi ozellikleri vs. kanularinda uzmanlik derecesinde bilgi toplayabilirler)

5.10.2013

Otizm Taraması

Tüm çocuklara rutin otizm taraması tavsiye edildi
Hiçbir gelişim geriliği görülmese dahi, tüm çocukların otizm taramasından geçirilmesi gerektiği bildirildi. Taramanın ilk olarak 18 ay ve daha sonra da 2 yaşında yapılan sağlıklı çocuk kontrolleri sırasında yapılması gerekiyor...
Amerikan Pediatri Akademisi'nin (AAP) yayınladığı yeni rehberde sağlıklı çocuk kontrolleri sırasında otizm taramasının da yapılmasının erken teşhis ve erken müdahale şansını artıracağı ifade ediliyor.
AAP tarafından konuyla ilgili olarak yayınlanan raporda otizm teşhisi ve yapılan girişimlerle ilgili gelişmeler konusunda bilgiler verildi.
Otizmin olası belirtileri
Dil gelişimindeki gerilikler çocukların otizm açısından değerlendirilmeye alınmasına yol açan yaygın nedenlerden biri. Buna karşılık henüz konuşma aşamasına gelmemiş bebeklerde bu kadar belirgin olmayabilen bazı belirtilerin saptanması mümkün oluyor.
Gülümsemenin gecikmesi, anne-babanın bakışlarını izleyememe ve 10-12 ay civarında ismi söylendiğinde ya da anne-babanın işaret etmesine cevap vermemeyi de içeren bu belirtilerden bazıları bebeğin ilk doğum gününden önce fark edilebiliyor.
Otizmin diğer erken uyarı sinyallerinden bazıları ise şunlar:
Anne baba ya da bakıcısı ismini söylediğinde tepki vermemesi;
Anne-baba "şuna bak..." diyerek bir şeyi işaret ettiğinde tepki vermemesi ve kendisi anne-babasına ilginç bir nesne ya da olayı göstermek için işaret etmemesi;
6 ay civarında iletişim kurma amacıyla anne-baba ya da bakıcının konuşmalarına cevap olarak hece tekrarları yapmama;
Gülümsemenin gecikmesi;
İnsanlarla göz teması kurmaması.
Çocuğun tüylü oyuncak, battaniye veya başka bir yumuşak eşya yerine fener ışığı, anahtarlar ya da bir tükenmez kalem gibi sıra dışı eşyalara bağlılık geliştirmesi de bir sorun olduğuna işaret edebiliyor.
Ancak uzmanlar normal olarak gelişen çocukların da sıra dışı nesnelere bağlılık geliştirebileceği ya da otistik pek çok çocuğun da göz teması kurabildiğini hatırlatıyorlar. Dolayısıyla bu ince sinyallerin hiç birinin tek başına kesin bir otizm belirtisi olarak ele alınmaması gerekiyor. Ancak bunların varlığının anne-baba ve doktorlar açısından sorunun daha belirgin işaretleri ortaya çıkmadan önce uyarıcı nitelik taşıyabileceği vurgulanıyor.
Otizmin belirgin işaretleri
Çocuğun mutlaka otizm açısından değerlendirilmesini gerektiren ve çoğu sözel gelişimle ilgili işaretlerin ise şunlar olduğu belirtiliyor:
12 aylıkken hece tekrarlama, işaretle gösterme ve diğer iletişim davranışlarının olmaması;
16 aylıkken hiçbir anlamlı kelime söylememesi;
24 aylıkken iki kelimeli spontan ifadelerin olmaması;
Herhangi bir yaşta kazanılmış olan konuşma becerilerinin veya sosyal becerilerden herhangi birinin kaybedilmesi.
Uzmanlar otizm olan çocukların yaklaşık olarak dörtte birinde sözel gelişimde gerileme yaşandığını vurguluyorlar. Örneğin birkaç ay önce 20 kelime söyleyen bir çocuğun aniden dili hiç kullanmamaya başlaması önemli bir belirti olabiliyor.
Erken müdahale çok önemli
Uzmanlar otizm ve bağlantılı bozukluklarda mümkün olduğunca erken müdahalenin büyük önem taşıdığını ve bu müdahalenin kesin otizm teşhisi konulmadan önce dahi başlayabileceğini belirtiyorlar. Bu nedenle anne-babaların otizmin erken belirtileri konusunda uyanık davranmaları ve çocuk doktorlarının da sağlıklı çocuk kontrolleri sırasında çocuğu bu açıdan da değerlendirmelerinin erken tanı ve girişim şansını artıracağı vurgulanıyor.
Taramalarda iki veya daha fazla risk faktörünün saptanması durumunda çocuğu izleyerek beklemenin doğru olmayacağı da raporda vurgulanarak; böyle durumlarda çocuk ruh sağlığı hekimleri ve ilgili olabilecek diğer uzmanlarla Otistik Yelpaze Bozuklukları açısından eş zamanlı, kapsamlı değerlendirme ve girişimlerin yapılması gerektiği belirtiliyor.
Söz konusu raporlar AAP'nin Pediatrics isimli dergisinin Kasım 2007 sayısında yayınlandı.

1.11.2013

Çocuğunuz otistik mi?

Başrollerini Dustin Hofmann ve Tom Cruise‘un oynadıkları Yağmur Adam filmini görmüş olup hatırlamayan var mı? Uzun süre hafızalardan silinmeyen bu filmi bu kadar özel kılan, hiç kuşkusuz, filmin Dustin Hofmann tarafından canlandırılan otistik kahramanı Raymond Babbitt’ti. Yere dökülen kibritleri bir bakışta sayabilen, telefon rehberini ezbere bilen Raymond’ın acıklı ama bir o kadar da iç ısıtıcı hikayesi ile birçoğumuz otizm kavramıyla tanışmış olduk.”

Kelime olarak “kendine dönük” anlamına gelen “otizm”,sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otistik bir birey tüm dünyayı kendi düşünce, duygu ve arzuları doğrultusunda algılar. Bununla beraber de olay ve nesneleri kişilerin paylaştığı gerçeklik temelinde değil, kendi duygu ve düşüncelerinin ışığı altında değerlendirir. Sosyal anlamda çevreye tepkisizlik, sözlü veya başka türlü iletişim güçlükleri, gerçeklikten uzaklaşma, içe kapanma, nesnelere karşı aşırı düşkünlük ve takıntılı hareketler hastalığın sürecini tanımlayan olgulardır.
Daha çok yaşamın ilk 2-3 yılında ortaya çıkan bu bozukluğa sahip çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında zeka geriliği görülmekle beraber zeka seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır. Hatta tıpkı “ Yağmur Adam ” filminin otistik karakteri Raymond gibi bazı otistikler matematik, müzik veya görsel alanda müthiş yetenekli olabilirler. Fakat, ne yazık ki dünyayı bir bütün olarak algılayamama, genelleme yapamama ve detaylara takılıp kalma özelliklerinden dolayı birçoğu bu yeteneklerini günlük hayatta kullanamayabilirler.

Otistik Bozukluk Ölçütleri

Otistik bozukluk tanısı konması için Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2000 yılında yayınladığı zihinsel bozuklukları tanımlama ve sınıflama sistemine (DSM-IV-TR) göre belirlenen tanı ölçütleri şunlardır.

A - Aşağıdaki dört belirtiden en az ikisinin var olması gerekmektedir:

1 - Toplumsal iletişimde kullanılan el-kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi sözel olmayan birçok davranışta belirgin bir bozulmanın olması.
2 - Yaşıtlarıyla kendi yaş dönemi ile uyumlu olacak şekilde ilişkiler geliştirememe.
3- Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı içinde olmama (örneğin, ilgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme).
4- Toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermeme.

B - Aşağıdakilerden en az birinin var olması gerekmektedir:

1- Konuşulan anadilin ya hiç becerilememesi ya da bunun gecikmesi durumu.
2- Yeterli konuşmanın var olduğu durumlarda, başkaları ile konuşmayı başlatmak ya da sürdürmekte belirgin bozukluk.
3- Sözcük ya da cümleleri arka arkaya tekrarlayarak ya da anlamsız şekilde kullanarak konuşma durumu.
4- Yaş ve gelişim düzeyine uyan ve doğaçlama gerektiren oyunları oynayamama duru.

C - Aşağıdaki tekrarlayıcı ilgi, aktivite ve davranışlardan en az birinin var olması durumu:

1- Sıklık ve yoğunluk açısından belli bir nesne ya da konu ile tekrarlayıcı bir şekilde uğraşarak ilgi odaklarını kısıtlama.
2- İşlevsel olmayıp, belli bir amaca hizmet etmeyen ve birbirini izleyen, sıradan, belli bir aktiviteyle durdurulamaz derecede uğraşma durumu.
3- Tekrarlayıcı vücut hareketlerine sahip olma ( örneğin, parmak şaklatma, el çırpma ya da burma ya da karmaşık tüm vücut hareketleri).
4- Eşyaların belirli parçaları ile aşırı ve tekrarlayıcı bir şekilde uğraşma durumu.

Yukarıda yazılmış olan tüm maddelerden toplam olarak en az altı adedinin var olması gerekmektedir. Bununla beraber, toplumsal etkileşim, toplumsal iletişimde kullanılan dil ve sembolik/doğaçlama oyun alanlarının en az birinde 3 yaşından önce gecikme ya da normal dışı bir gelişmenin var olması ve bu bozukluğun başka bir hastalığa bağlı olmaması hastalığın diğer tanı ölçütleri arasına girmektedir.

Otizm’in Nedenleri

Yaygın gelişim bozukluğu olan bu sürecin nedenleri konusunda birçok varsayım öne sürülmekle beraber neden kaynaklandığı üzerine araştırmalar hala devam etmektedir. Birlikte zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne-bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine –çocukla duygusal ilişki kurmada yetersizliklerini anlatmak için- “buzdolabı anne” yakıştırması yapılmıştır. Ancak daha sonra, aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm otistik çocukların annelerinin de “buzdolabı anne” modeline uymamaları bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otizmin bazı tıbbi durumlarla birlikte daha sık görülebilmesi ve bu çocukların yaklaşık % 25’inde epilepsi nöbetlerinin bulunması ise otizmin nedenleri arayışında dikkatleri nörobiyolojik alana da çevirmiştir.

Otizim’de Yaygınlık, Cinsiyet ve Sosyo-Ekonomik Durum Faktörleri

Yapılan çalışmalarda otizme rastlama sıklığının arttığını görülmektedir. İlk araştırmalarda 2500/1 oranında olan değer günümüzde 1000/1’lere varmıştır. Zaman içinde görülen bu artışla ilgili çeşitli varsayımlar vardır. Bir taraftan doğanın kirlenmesi, radyo aktif maddeler, beslenme alışkanlığının değişmesi gibi nedenlerle sürecin giderek arttığı savunulurken, diğer taraftan sürecin zamanla daha iyi tanınması ve hafif formlarının da bu sayıya eklenmesiyle sıklık oranının artmış olduğu öngörülmektedir.

• Yaygınlık : Otizm, çoğu vakada 36. aydan önce başlar. Ancak anne ve babanın farkında olması ve şiddetinin belirlenip tanı konması 36. aydan sonra olur.
• Cinsiyet : Otizm erkek çocuklarda 2-3 kat daha fazla görülmektedir. Ülkemizde yapılan araştırmalarda erkek – kız oranı 5/1 olarak bildirilmiştir. Rastlanma oranı erkeklere oranla daha düşük olmasına rağmen, kız çocuklar, erkek çocuklara göre otizmin özelliklerini daha yoğun ve ağır olarak yaşarlar.
• Sosyo – Ekononmik Durum : Yapılan çalışmalarda sosyo-ekonomik durumun otizm’i etkilemediği görülmektedir. Saptanan rakamsal farklar ise, sosyoekonomik durumu düşük düzeyde olan ailelerin tanı ve tedavi için hekime gitmemeleri ile ilişkilendirilmiştir.

Otistik Çocukların Özellikleri

Otistik özellikler gösteren bebeklerin iki tip davranış biçimi gösterdiği gözlenmiştir. Bunlardan birincisi; sürekli ağlayan, huysuz olarak adlandırılan bebeklerdir. İkincisi ise, sakin, uslu bütün gününü yatakta geçiren bebeklerdir. Büyüdükçe oldukça sevimli bir görüntüye sahip olan otistik çocuklar yaşıtlarından daha kısa boyludurlar. Bu çocukların bazılarının konuşma ve davranışları normalken, bunların birden bire sosyal ilişkiden koparak dil becerilerini de kaybettikleri gözlenmiştir.

Otistik bir çocuğu normal çocuklardan ayırıcı en belirgin özellikler şunlardır:

• Başkalarına karşı ilgisizdir ve kendiliğinden iletişim kurmaz. Cansız nesnelere insanlardan daha fazla ilgi gösterir.
• Göz temasından kaçınır.
• İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak belirtir.
• Konuşmasında yaşıtlarına göre gerilik gösterir.
• Diğer çocuklarla oynamaz.
• Sürekli bir konu üzerinde konuşur. Sebepsiz bir şekilde ağlar, güler ve sebepsiz davranışlarda bulunur.
• Anlamsız sözleri üst üste tekrarlar; anlamsız yeni kelimeler uydurur ya da cümle içinde kelimelerin yerini yanlış kullanır.
• Belli nesnelere aşırı derecede bağlanabilir (ip parçası, gazoz kapağı gibi). Bu nesneleri tutup sürekli döndürmekten hoşlanır.
• Değişikliklerden hoşlanmayıp kaçınır.
• Yaratıcılık gerektiren oyunları oynayamaz.
• Bazıları yaratıcılık gerektirmeyen bazı işleri oldukça hızlı ve iyi yapar.
• Kendine zarar verici hareketlerde bulunur.
• Korkulu ve tedirgin bir hal sergiler.
• Işık, ses gibi dış uyaranlara anormal tepkiler verebilir.

Otizm’de Tanı ve Tedavi

Otistik çocukların çoğunda belirtiler kendini göstermekle beraber birçok faktör bu belirtilerin tespitinde gecikmeye neden olduklarından dolayı aileler bunu fark etmeyebilirler. Hayat boyu devam eden bir süreç olan otizmde eğitim son derece önemlidir. Dolayısıyla, özel eğitimin bir an önce başlatılması için erken tanı bu hastalığın tedavisinde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Yapılan araştırmalarda erken tanı konan otistik çocuklarda duygusal ve dil alanlarında büyük gelişmeler sağlandığı; 5-6 yaşına kadar hiçbir tedavi uygulanmayan çocuklarda ise gelişme olmamakla beraber zamanla gösterdikleri pek çok davranışı da kaybettikleri görülmüştür.
Otizm tedavisinin ilk ve en önemli aşaması tedavi süresince aktif bir rol oynayacak ailenin hastalık hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Beklentisini çok yüksek tutmayan, sabırlı ve hastalığı kabullenmiş özelliklere sahip aile bireyleri tedaviyi yürüten ekiple işbirliği yaptığı ölçüde pozitif sonuçlar elde edilmektedir. Otizm’de tedavi planı ve tipi her bireyin işlevsellik derecesine göre belirlenmekle beraber, tedavi yaklaşımları ana hatlarıyla şunlardır;

A. Eğitim Terapileri
Eğitim: Bu yaklaşımda otistik çocuklara özel eğitim programları uygulanır. Grup içinde yaşama kuralları öğretilir ve bireye beceriler kazandırma konusunda eğitimler verilir.

Dil ve İletişim Terapisi: Sosyal iletişimi arttırmak ve dildeki sorunları gidermek amacıyla konuşma terapisi uygulanır.
İşitme Eğitimleri: Otistik bireyin sese duyarlılığını azaltmaya çalışarak toplumsal davranışlarında olumlu değişiklikler yaratılmaya çalışılır.

B. Davranış Terapileri: Hastanın değiştirilmesi istenen davranışları üzerinde ceza-ödül sistemine bağlı olarak çalışılır.
C. Psikoterapi: Kısıtlıda olsa bu hasta grubuyla kişisel psikoterapi uygulaması yapılmaktadır.
D. İlaç Tedavisi: Otistik hastada meydana gelen hiperaktivite, öfke patlamaları, çekilme, saldırganlık, kendine zarar verici davranışlar, depresyon ve obsesif kompulsif davranışları önlemek amacıyla ilaç tedavisi de uygulanabilmektedir.

Uygulanan bu tedavi yaklaşımlarındaki ortak amaç bireyin dış dünyaya uyumlu hale getirilmesini sağlamaktır. Tedaviden alınacak sonuç hastanın zeka düzeyine de bağlıdır. Zeka düzeyi düşük, konuşması geri çocukların tedaviden yararlanma oranları oldukça düşüktür. Otistik çocukların ancal %10’u ileriki yaşamlarında başkalarına muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürürken, büyük bir kısmı ne yazık ki yardımsız ve bağımsız yaşayamaz.

1.06.2013

Sık Sorulan Sorular

  • Özel Eğitime Ne Zaman Başlanmalıdır?

Özel eğitime gereksinimi olan bireyin eğitimine tıbbi tanılama süreci tamamlandıktan hemen sonra hiç vakit kaybedilmeden başlanması en uygun olanıdır. Tıp alanında geçerliliği olan “erken tanı, hayat kurtarır” sözü özel eğitim alanı içinde geçerlidir. Bireyin bireysel farklılıklarını belirlemek ve buna uygun eğitim programını bir an önce hazırlayıp uygulamaya geçirmek bireyin eğitim ve öğretim hayatında daha hızlı ve daha kısa sürede yol almasına olanak tanıyacaktır. Aynı zamanda erken eğitim ailelerin, çocuklarının ihtiyaçlarının zaman fark etmeden farkına varmaları ve çocukları için gerekli eğitim ortamlarını hazırlayabilmeleri açısından da büyük önem taşımaktadır.

  • Konuşma Terapisine Ne Zaman Başlanmalıdır?

Özel eğitim alanında olduğu gibi bu alanda da erken tanı çok önemlidir. Ailede yer alan diğer bireylerin geç konuşması, bazı şeylerin gerçekleşmesinin beklenmesi gibi tanı ve terapi sürecinin gecikmesine yol açacak nedenlerden uzak durup hızlı hareket edilmesi gerekmektedir. Ayrıca konuşma terapisine başlamak için bireyin bazı becerilere sahip olması gerektiği doğru değildir. Özel eğitim ve konuşma terapisi aynı zamanda başlamalı ve beraber devam etmelidir.

  • Otizmi Olan Birey Ne Kadar Ve Ne Sıklıkta Eğitim Almalıdır?

Dünyanın pek çok ülkesinde, otizmi olan bireylerin eğitim ortamları ve eğitim programları, bu bireylerin tam zamanlı olarak eğitim almalarını hedeflemektedir. Türkiye’de bun a yönelik çalışmalar olmasına karşın, bu düzenlemeler henüz ihtiyacı karşılayacak nicelikte ve nitelikte değildir. Bu nedenle eğitim ortamları seçilirken, verilen eğitimin sıklığının ve sayısının yanı sıra, alınan eğitimin niteliğinin ve kalitesinin de aile tarafından göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Aileler, birey için düzenlenen eğitim programlarının içeriği, uygulanması ve sürekliliği gibi konularda eğitmenle eşgüdümlü çalışmalı ve kendilerini çocuklarının eğitimi konusunda sürekli yenilemelidirler.

  • Özel Eğitimin İçinde Kimler Yer Almalıdır?

Özel eğirim dünyanın birçok ülkesinde “ekip işi” olarak ele alınır ve pek çok uzmanın bir araya geldiği, özel eğitime gereksinimi olan bireyin farklı ihtiyaçlarına cevap verecek bir ekip tarafından uygulanır. Öncelikle bu ekipte yer alması gereken bireyler şunlardır: özel eğitim uzmanı, özel eğitim uzmanı önderliğinde sınıf öğretmeni, aile bireyleri ve tıp doktorlarıdır. Bunlara ek olarak bireyin ihtiyacına göre konuşma ve dil terapisti ya da patoloğu, psikolog ve fizyoterapist de bu ekibin içinde yer alması gereken uzman personeldir. Ne yazık ki ülkemizde özel eğitim ve konuşma ve dil terapisi gibi alanlarda bu alanlarda eğitim almamış kişiler tarafından eğitim verilmektedir. Bu yüzden ailelerin eğitim verecek kişilerin uzmanlık alanlarını sorması çok önemlidir.

  • Standart Testler

Standart testler, adından da anlaşıldığı üzere belli bir norm gurubu baz alınarak hazırlanmış, bireyin yaklaşık olarak hangi yaş düzeyinde ya da zihinsel düzeyde olduğunu ortaya koyan testlerdir.Standart testler, bize bir bireyin yaş ve zihinsel düzeyi ile ilgili bilgi sağlamakla birlikte, bireysel özellikleri ve bu birey için gerekli olan eğitim ortamlarının hazırlanması gibi konularda ek başına yeterli olmamaktadır.

Bu testlerle, bireyin var olan düzeyi belirlendikten sonra ,genellikle öğretmen yapımı olan ve bireysel farklılıkları daha fazla ortaya çıkaran ölçüt bağımlı testler yani standart olmayan testler ile bireyin “bireysel eğitim programı” hazırlanır.

Ülkemizde otizmi olan bireylere uygulanan standart testler, bu alanda uygulanan standart testlerin sınırlılığından dolayı diğer engel gruplarına uygulanan standart testlerden farklılık göstermemektedir.

Bu testler bireyin genellikle sözel performansını sergilemesine yarayan, bireyi diğer alanlarda kapsamlı olarak yeterince değerlendirmeyen ölçeklerdir. Otizmi olan bireyin en sınırlı olduğu alanlardan biri olan sözel iletişim alanında bu testlerle değerlendirilmesi, doğal olarak doğru sonuçlar vermemektedir. Son yıllarda dünyada yapılan araştırmalar otizmi olan bireye, en yetkin olduğu alan olan görsel beceriler alanında testler uygulandığında, bireyin performansı hakkında daha sağlıklı sonuçlar alınabildiğini göstermektedir.

  • Otizm ve Zihinsel Engel Bir arada Bulunabilir mi?(Mental Retardasyon)
“Otizm Spektrum Bozukluğu” olarak adlandırılan durum, geniş bir yelpazede yer almaktadır. Hiçbir otizmi olan birey diğerine benzer özellikler göstermemektedir ve bu yelpazenin herhangi bir yerinde bulunabilmektedir.Bazı durumlarda zihinsel engel otizmin yanında yer alabilirken,bazı durumlarda yer almamaktadır.Daha önceden sıklıkla inanılan “otizmi olan bireylerin %75-80’i aynı zamanda zihinsel engellidir “ yargısı son yıllarda otizmi olan bireylere sözel testlerden ziyade görsel testlerin uygulanması daha sağlıklı sonuçların alınması ile,gün geçtikçe geçerliliğini kaybetmektedir.Otizmi olan bireyin zihinsel engelinin olup olmadığına standart testlerden çok ölçüt bağımlı testler uygulanarak karar verilmelidir ve bireyin özelliklerine ve performansına uygun eğitim programları desenlenmelidir.

  • Otizm Mi Otistik Belirtiler Gösteren Mi?

Otizm tek başına görülebildiği gibi, başka engel türleriyle birlikte ya da bu engel türlerinin yanı sıra görülebilen bir durumdur.Bireyin otizm ile tanılanabilmesi için;sözel iletişimde sınırlılık,sosyal becerilerde yetersizlik ve tekrarlı davranışların varlığı gibi alanların tümünde gözle görülebilir sınırlılıklar sergilemesi gerekmektedir.Bunun yanı sıra başka engelleri olan bireyler (zihinsel engel,bazı genetik sendromlar) de yukarıda sözü edilen alanların bir veya bir kaçında sınırlılıklar gösterebilmektedir.Fakat bu bireyin otizm tanısı almasına her zaman neden olmamaktadır.

  • Otistik Mi, Otizm Mi Olan Mı?

“OTİSTİK” terimi günlük yaşamda sıklıkla kullanılan bir terim olmasına karşın, dünya literatüründe “OTİZMİ OLAN” ifadesinin kullanımı gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır.Bir bireyi otistik olarak tanımlamak o bireyin var olan diğer özelliklerini (çocuk olması,insan olması) göz ardı edip ,sadece durumu ile tanımlamak anlamına gelir.Bireyi “otizmi olan bir birey” olarak tanımlamak ise; o kişiyi önce bir birey,daha sonra otizmi yaşayan bir kişi olarak tanımlamak anlamına geleceğinden ,daha az örseleyici,daha az onur kırıcı olduğundan ve daha fazla saygı ifade ettiği için daha doğrudur.

  • Otizmi Olan Bireylerin Neden Konuşma Ve Dil Terapisine İhtiyacı Vardır?

Otizmi olan bireyler iletişim alanında problemler yaşarlar. Bireylerle iletişim kuramayan ve kendini ifade edemeyen birey bir takım davranış problemleri göstermeye başlar. Konuşma ve dil terapisinin amacı bireyin iletişim becerilerini arttırmak ve geliştirmektir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız